El Vehhâb

Karşılıksız veren. Bağışta eşsiz benzersiz olan.

Sözlükte “karşılıksız vermek, bağışlamak, daha çok vermek” anlamındaki vehb (hibe) kökünden türemiş mübalağalı bir sıfattır. Esmâ-i hüsnâdan biri olarak “karşılık beklemeden bol bol veren” demektir (İbnü’l-Esîr, s. 980) (TDV İslam Ansiklopedisi, Vehhâb maddesi.)

Karşılıksız veren, bağış yapmada eşsiz ve benzersiz olan, her şey kendisinden bedelsiz istenilen, hibesi mutlak ve sonsuz özne demektir.

Hibe dilimizde "bağış"" ile karşılanır.Kişinin kendisine ait bir şeyi bir başkasına karşılıksız olarak vermesi anlamına gelir. Hibenin iki şartı vardır.

1 - Geri dönmeyecek şekilde vermek.

2 - Karşılık almamak ve beklememek.

"Biz ona İshak'ı verdik" (6:84) ayetindeki vehebna Bu anlamda kullanılmıştır

Burada kelime, hibe edilen açısından "istese de kendi imkanları ile elde edemeyeceği" vurgusuna sahip gibi görünüyor. Bu kökten fiillerin kullanıldığı Hz İbrahim, İmran'ın kadını Hanne (3:34), Hazreti Meryem (19:19), Hazreti Zekeriya (19:5) gibi isimlerin hepsi de isteseler de çocuk sahibi olacak durumda değillerdi. Fakat aynı fiil Hazreti Davud'a verilen Süleyman için de kullanılıyor (38:30) Şu durumda Hazreti Davud'a hibe edilen çocuk herhangi bir çocuk değil, istese de kendi imkanlarıyla elde edemeyeceği "Süleyman" ayarında bir çocuktur.

Kelimenin Kur'an'daki kullanımlarında bu vurgunun olduğunu destekleyen bir örnek de Hz Süleyman'ın duasıdır; "Rabbim bana benden sonra hiç Kimsenin ulaşamayacağı bir mülk ver" (38:35) Onun, Allah'tan kendi çabasıyla elde edemeyeceğini inandığı boyutlarda bir iktidar istediği açık.

Hibe öylesine bir karşılıksız ver iştir ki hibe edilenden sadece maddi değil manevi ve duygusal bir karşılık bile beklenmez.

Vhb maddesinden Kur'an'da kullanılan tüm isim ve fiiller de gösteriyor ki Vehhâb ismi sadece Allah'a has bir isimdir. Yine aynı kökten gelen fiiller Allah'a Has fiillerdir.

Allah dışında hiç kimse ne el Vehhâb olabilir ne de hakiki hibede bulunabilir. Zira her bağışçının bağışladığı kendisine Allah'ın hibe ettiğidir. İnsanın Allah'tan almadığı ne vardır ki bir başkasına onu bağışlasın. İnsan da, bağışladığı şey de, o şeyi kendisine bağışladığı insan da Allah'ın mülküdür. Bağış yapan insan Allah'ın mülkü olan malından Allah'ın mülkü olan insana bağış yapmış olmaktadır. (Mustafa İslamoğlu, 2107, Kur'an'a Göre Esmâ-i Hüsnâ, 2. Cilt, Sayfa 1400,1401, Düşün Yayınları)

Vehhâb İsmi Geçen Ayetler

    Al-i İmran

  • 8. (Onlar şöyle derler:) Rabbimiz! Bizi yoluna kabul ettikten sonra kalplerimizin kaymasına izin verme.[*] Bize katından iyilikte bulun! Vehhab olan / karşılık beklemeden bol bol veren sensin.

    [*] Yola gelmek de yoldan çıkmak da kişinin kararına bağlıdır (Saf 61/5). Bununla birlikte, bu dua, her şeyde olduğu gibi doğru yolda kalmak için de Allah’ın desteğine ihtiyacımız olduğunu gösterir.

  • Sad

  • 4. Üstün ve çokça bağış yapan Rabbinin(Sahibinin) ikram hazinesi, yoksa onların yanında mı?


  • 34. Tahtının üzerine bir ceset bırakarak Süleyman’ı zor bir imtihandan geçirdik, sonra gerçeği gördü.

  • 35. “Sahibim, suçumu affet ve bana öyle bir hakimiyet ver ki benden sonra kimse ona ulaşamasın. Çünkü çokça bağışta bulunan Sensin” dedi.

  • 36. Bunun üzerine rüzgarı emrine verdik; onun belirlediği tarafa tatlı tatlı eserdi.

  • 37. Bina yapabilen ve denize dalabilen bütün şeytanları.

  • 38. Kelepçelerle birbirlerine bağlanmış olanlarını da emrine verdik.

  • 39. Bu, bizim sana ikramımızdır; başkasına ister ver, ister verme, hesabı sorulmayacaktır.


Esmaül Hüsna listesine dönmek için İsim Listesi'e tıklayın.