Rabıta Nedir?



Sayfa Başlıkları

★★★

Beyni Alınan Müridlerin Başına Gelenler

Bir tarikata girersen ne kadar İslam olmayan şey varsa yapmaya başlarsın. Abdülaziz Bayındır’ın Tarikatçılığa Bakış kitabından İsmailağa cemaatiyle yaptığı mülakattan bir bölüm göstererek başlayayım. İnsanların neden rabıta yaptığını anlayabilmek için alttaki paragrafı okumalısın.

Müridin inancı şöyle olmalıdır: "Ben ancak bağlı bulunduğum şeyhim ile hedefime ulaşabilirim." Haklı dahi görünse mürîdin üstadına itirazı haramdır. Hz. Musa ile Hızır aleyhisselam kıssasında olduğu gibi şeyhe itiraz çok çirkindir. İtirazcının özrü kabul edilemez. İtirazdan doğan ayrılığın ilacı yoktur. Bu itirazın zararı, mürit üzerine akan feyzin kapanmasıdır. Müride lazım olan şartlardan biri de şeyhin emrettiği şeyleri tevil etmeyerek ve geciktirmeyerek yapmasıdır. Zira tevil ve geciktirme büyük kesintiye sebeptir. Adabtan biri de şeyhinin sevmediği hoşlanmadığı şeylerden kaçınıp, şeyhinin güzel ahlakına ve yumuşaklığına aldanıp da sevmediği şeyleri yapmamasıdır. Şeyh müride bir şey telkin ettiğinde devamlı onunla meşgul olmalı ve kalbine hayır ve şer bir şey getirmemelidir. Sadık müridin sermayesi sevgi ve bağlılıktır. İnatlık asasını ve muhalefet sevdasını bırakıp şeyhin emri altında sükunettir. Tarikata sevgisi ve şeyhine bağlılığı artan mürit tarikatta kalmaktan emin olur. Mürit şeyhinin terbiyesinde ölü yıkayanın elindeki ölü gibi olmalıdır ki, şeyh, müride istediği gibi hareket edebilsin. Mürit tam bağlı olmazsa şeyh onu nasıl yetiştirebilir?

Okuduğun inancın resmi budur.

Mürit şeyhinin terbiyesinde ölü yıkayanın elindeki ölü gibi olmalı dedikleri için beyni alınmış müridlere rabıta yaptırıyorlar.

Nakşibendi Tarikatına Göre Rabıta Ne Demek?

İsmailağa Cemaatinin yazdığı Ruhül Furkan tefsirinde rabıta şöyle tanımlanıyor. Bu satırlar Abdülaziz Bayındır’ın Cübbeli ve Mahmut efendi ile yaptığı mülakatın kitabı olan “Tarikatciliga Bakış” tan, sayfa 134 ve 135.

Rabıta bir müridin, mürşidi kâmilin ruhâniyetiyle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir [ Ruhu'lFurkan,c.II, s.64.] “Rabıtanın en üstün derecesi, iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasına bakmaktır. Zira orası feyiz kaynağıdır. Ondan sonra mürşide karşı kendini alçaltarak, son derece tevazu ile yalvarmak ve onu Mevlâ ile kendi arana vesile kılmak üzere, mürşidin ruhaniyetinin hayal hazinesine girip oradan kalbine ve derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp, senin de peşinden yavaş yavaş oraya aktığını ve indiğini hayal ederek, şeyhini, kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmemektir” [Ruhu'lFurkân, c. II, s. 79.]

Bunun da resmi şöyle;

Rabıta nakşibendi tarikatının resimde gördüğün gibi “feyz alma" uygulamasıdır. Nereden alıyorlar bu feyzi? Şeyhlerinin kalbinden kendi kalplerine feyz aktığını hayal ederek alıyorlar. Şeyhlerini Allah’ın aynası olarak kabul ediyorlar. Allah’tan şeyhin kalbine, şeyhin kalbinden de müride feyz akışı olarak bakıyorlar.Bu konuda kısa bir yazı var. Bu ifade orada geçiyor;

Allah Teâlâ’yı seyredilebileceği makama ulaşabilmiş olan şeyhe gönlü bağlamaktır. Çünkü şeyh, oluk gibidir. Feyiz, yani ilâhî nurlar, ona bağlanmış olan müridin kalbine, onun kalbinden akar.

Demek ki Allah'ı seyredebilen insanlar varmış, yersen eğer. Yazıyı okuyup kendine peygamberimiz Allah'ı seyredebileceği makama ulaşmış mıdır ve bu anlatılanları yapmış mıdır sorularını düşünebilirsin.

Feyz talebi ve rabıta.pdf

Son cümleye dikkat ettin mi “çünkü ihvan, şeyhinin şeklini hayalinde canlandırmakla ancak huzur bulur, nurlanır ve bu sayede çirkin davranışlarda bulunmaktan sakınır.” Buna kula kulluk deniyor. Bir insan bunu neden yapar? Aklını kullanmadığı için yapar.

Nuh Peygamberden Beri Aynı Şeriat Kuralları Geçerli

Kardeşim bu din Nuh peygamberden beri aynı şeriat üzeredir.

Şura
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

13. “Allah Nuh’a ne emretmişse onu, sizin için bu dinin kuralı (şeriat) yapmıştır. [*] Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: “Bu dini ayakta tutun ve birbirinizden ayrı düşmeyin.” Senin çağırdığın şey müşriklere ağır gelir. Allah, bu dini tercih edeni kendi tarafına (yoluna) seçer ve O’na yöneleni doğruya yönlendirir.” 

[*] Din fıtrattır (Rum 30/30). Adem’den Nuh’a kadar olan dönemde farklı din ve tabiat kanunlarının (fıtratın), Nuh’tan bugüne ise mevcut din ve tabiat kanunlarının geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, ibadetler, Allah’a karşı görev ve sorumluluklar, ortalama insan ömrü, hastalıklara karşı direnç, atmosferin kalınlığı ve oksijen miktarı gibi çok çeşitli kanunlar olabilir. Nuh Tufanı, ilimde buzul çağının sona ermesi olarak bilinmektedir. Buzul çağı ile şimdiki dönem arasındaki bu fıtrat ve din farklılığı insanların yaşam kurallarının (şeriatının) değişmesi sonucunu doğurmuştur.

Nuh peygamber, İbrahim peygamber, Musa peygamber, İsa peygamber ve Muhammed peygamber kimi düşünerek rabıta yaptı? Gözlerinin önüne hangi şeyhi getirip Allah’tan gelen nur kaynağı olarak, kendilerinden geçinceye kadar onu düşündüler? Peygamberimiz zamanını düşün; Ebu Bekir, Ömer kimi yerden iki metre yüksekte Allah’tan gelen nur kaynağı hayal edip kendilerinden geçinceye kadar düşündüler? Saçma sapan uydurulmuş sözleri hadis kabul edip kendilerinden geçinceye kadar şeyhlerinin Allah’tan gelen nur kaynağı olduğuna delil getiriyorlar. Sahabe demiş ki “ya resullullah biz seni unutamıyoruz. Sürekli hayalin gözümüzün önünde.” Kırk yıldır tanıdıkları insan peygamber olduktan sonra ne oldu da birden sahabenin gözünden çıkmayan hayale döndü? Bir defa delil aldıkları bu sözler hadis değildir. Hadis, peygamberin dini uygulamalarda bir konuyu nasıl yapılması gerektiğini anlatan sözlerdir. İnfak bölümünde gösterdiğim hadisi tekrar yazayım. Hadis böyle bir metindir.

Ebû Hüreyre şöyle dedi: Rasûlullah’a bir adam geldi ve şöyle dedi: - Ey Allah’ın elçisi! Hangi sadakanın sevabı daha büyüktür? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu: “Güçlü-kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe etmekteyken, daha büyük zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de “falana şu kadar”, “filana bu kadar” demeye bırakma. Zaten o mal vârislerden şunun veya bunun olmuştur.” (Buhârî, Zekât 11, Vasâyâ 17; Müslim, Zekât 92)

Var mı peygamberimizden bu hadis gibi Rabıta tarifi? Sahabe peygamberi gözünün önünden kaybedemiyormuş diye kimin ne için ne zaman söyleyip söylemediği bile belli olmayan sözden din üretirsen ahirette canın yanar. Tarikat tasavvuf ehli hesap günü din diye uydurdukları bidatları amellerinden çok bulacaklar. Bunun da ana sebebi evliya dedikleri insanların kitaplarına uyma gayretidir. İmam Rabbaninin 187. mektubunda koyu belirttiğim cümleye dikkat et.

İmam Rabbani, Mektubat 187. Mektup'ta Akılalmaz İfade

Sevdiklerinize yazdığınız mektûbu okuduk. İçinde bildirilen hâlleriniz anlaşıldı. Kendini zorlamadan, uğraşmadan, üstâdın râbıtasının kendiliğinden hâsıl olması, üstâd ile talebesi arasında tâm bir yakınlık olduğunu açıkça gösterir. Bu yakınlık, fayda vermeye ve istifâde etmeye yarar. Kavuşturucu yollar içinde râbıtadan daha çabuk kavuşturanı yoktur. Hangi tâlihli kimseye bu nîmeti ihsân ederler? Hâce-i Ahrâr hazretleri (Fıkarât) risâlesinde buyuruyor ki: Fârisî mısra’ tercümesi:

Önderin görüntüsü, Hakkın zikrinden daha faydalıdır!

Yâni rehberin hayâli, talebesine [kalbin tasfiyesinde] zikretmesinden daha çok fayda verir. Çünkü başlangıcda, tâlibin Hak teâlâ ile tâm yakınlığı yoktur. Bunun için zikretmekle, çok faydalanamaz. Önceniz, sonranız selâmette olsun!

İmam Rabbani mürşidin hayali Allah’ın zikrinden üstündür demiş. Küfre girmek için daha ne söylenebilir? Rabıta’nın şeytan işi bidat olduğunu anlaman için ne yapmalıyım? Allah diyor ki “evliyaya uymayın bana uyun”

Araf
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

2. Bu, sana indirilen Kitap’tır. Bu kitaptan dolayı içinde bir sıkıntı olmasın. Bununla uyarıda bulunasın ve inanıp güvenenler (müminler) onu, akıllarından çıkarmasınlar diye indirilmiştir.

3. Rabbinizden size indirilene uyun; Allah’a daha yakındır diyerek evliyaya uymayın. Bilgilerinizi ne kadar az kullanıyorsunuz!

Allah Kur'an'da rabıta tanımı yapmamış. Rabıta yapın dememiş. İndirdiklerime uyun demiş. Bu ayetleri görmezden gelenler rabıta diye bir bidat oluşturmuş.

Sorularla İslamiyet'in Rabıta Tanımı

Sorularlaislamiyet’e de sormuşlar "rabıta nedir" diye, insanları anlamak mümkün değil. İlim adı altında müritlerin iradelerini şeyhlerine teslim etmeleri gerektiğini yazıyorlar. İlim almak ayrıdır birine tartışmasız itaat etmek ayrıdır. Bir müminin Allah’tan başkasına teslim olamaz, müslüman Allah’a teslim olan demek ama bu yazıyı oku müslümanlık kime teslim olmaya dönmüş.

Rabıta ne demektir.pdf

Sorularlaislamiyet “bir müridin mürşidini hatırlaması da böyle bir rabıtadır” demiş ama bu doğru bir tarif değil. Rabıtanın tarifi böyle olsa buna neden itiraz edilsin, şirk densin? Şirk denmesinin sebebi yazıda geçen "bir insan kendi reyini, fikrini bırakıp hocasının, üstadının yahut şeyhinin iradesini kendi iradesine tercih ederse bu zatlarda fani olmuş olur" ifadesindedir. Bir insan kendi iradesini bırakıp neden şeyhinin iradesini tercih eder? Hani müslümanlık yalnız Allah'a teslim olmaktı? Allah'la beraber şeyhe neden teslim olunuyor? Neden şeyhde insanlar kendilerini adeta silip eritiyorlar? Buna ne gerek var? İlim almak neden yeterli olmuyor?

Rabıta Bidat Mıdır?

Var mı peygamberimizin hayatında kendi iradesini peygamberimizin iradesinde eriten sahabe? Fenafilresul olan sahabe duyan, kitaplarda okuyan var mı? Peygamberimiz ve sahabeleri fenafillah diye bir şey yaşadılar mı? Peygamberimizin fenafillaha nasıl ulaşılacağına dair bir tarif anlatmışlığı görülmüş mü? Bunların hiç birisi yoktur, rabıta bidattır, uzak doğu felsefesinden İslam'a gelmiştir. Din ibadet adına bir şeyi peygamberimiz yapmadıysa, sonradan ortaya çıktıysa bu bidattır. Delili bu hadistir.

Câbir şöyle dedi Rasûlullah hutbe irad ettiği zaman gözleri kızarır, sesi yükselir, “düşman sabah ve akşam üzerinize hücum edecek, kendinizi koruyunuz” diye ordusunu uyaran kumandan gibi öfkesi artar ve şehadet parmağı ile orta parmağını bir araya getirerek “benimle kıyametin arası şu iki parmağın arası kadar yaklaştığı sırada ben peygamber olarak gönderildim” derdi. Sonra da sözlerine şöyle devam ederdi “bundan sonra söyleyeceğim şudur ki: “sözün en hayırlısı Allah’ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya çıkarılmış olan bid’atlardır. Her bid’at dalâlettir, sapıklıktır.” Sonra da şöyle buyurdu “ben her mü’mine kendi nefsinden daha ileriyim, daha üstünüm. Bir kimse ölürken mal bırakırsa o mal kendi yakınlarına aittir. Fakat borç veya yetimler bırakırsa, o borç bana aittir; yetimlere bakmak da benim görevimdir.” (Müslim, Cum’a 43. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 7)

Peygamberimiz yeri geldiğinde bir komutan, yeri geldiğinde devlet başkanı yeri geldiğinde de vahyi sahabelerine anlatan bir öğretmendi. Peygamberimize mareşallik rütbesi verilmesi gerekir. Bu rütbe üç meydan savaşı kazanana veriliyor. Peygamberimiz bunun çok daha fazlasını yapmıştır. Aynı şekilde sahabe de bakanlık, valilik savaşta komutanlık yapmıştır. Bütün bunlar rabıta ya da fenafilresul, fenafillah yaparak değil, akıllarını ve ellerinde ki imkanları en iyi şekilde kullanarak yapmışlar. Uhud savaşını okursan savaşa hazırlanırken ashabıyla taktik konusunda istişareler yaptığını görürsün. Bu istişareler sonunda peygamberimizin sahabenin görüşüne uyarak fikir değiştirdiği yani savaşın taktiğini değiştirdiğini bütün kitaplar yazar. Peygamberimizin yaşadığı dönem bu gün tarikatların yaşam tarzından çok farklıydı. O dönem insanlar peygamberimize bazı konularda fikir ayrılığına düşüp, fikirlerini açıkça anlatıp peygamberimizin kararlarını değiştirebiliyordu ama bugün şeyh/efendi önünde diz çöküp, şeyh ne derse itirazsız kabul edip kendi iradesini şeyhinde eritmiş insan toplulukları oluşmuş. İslam, peygamberimizin anlattıklarından, yaşadıklarından ve uyguladıklarından kopartılıp aşırı yüceltilmiş evliya, şeyh/efendi sistemine bağlanmış. Şirkin ortaya çıkışı da bu sistemin yaşam tarzından kaynaklanıyor. Efendi hazretleri ve onun uygulamaları peygamberimizin uygulamalarının önüne geçmiş.

Rabıta’ya Delil Getirilen Ayetler

Kendilerinden geçinceye kadar şeyhlerini Allah’tan nur kaynağı düşünmeye delil getirmeye çalıştıkları ayetleri yazayım. Bunları Cübbeli Ahmet’ten dinledim, "sahabe peygamberimizi hayalinden çıkartamıyordu, bu doğal rabıtaydı" diyor. Sahabe peygamberimizi aklından çıkaramıyorduysa peygamberimizden feyz akışı sağlamak için mi yapıyordu yoksa sevgiden mi? Feyz akışı olmadığı kesindir çünkü öyle olsa peygamberimizden gelen bir nakil olurdu. O zaman nakşibendi tarikatının rabıta için "sahabe peygamberimizi hayalinden çıkartamıyordu" sözünün delil olması mümkün değildir. Rabıta bidattır. Delil getirdikleri ayetleri biraz da sen düşün.

Kitap’ta Meryem’i de hatırla/Meryem’den de bahset! Hani bir zaman; ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti. (19:Meryem 16)

Kitap’ta İbrahim’i de hatırla! Gerçekten o çok doğru bir nebi/peygamber idi. (19:Meryem 41)

Kitap’ta Musa’yı da zikret. Şüphesiz o temizlenmiş ve gönderilmiş (elçilerimizden) bir peygamber/nebi idi. (19:Meryem 51)

Kitap’ta İsmail’i de oku! Şüphesiz o, sözünde duran birisi idi. (19:Meryem 54)

Kitap’ta İdris’i de zikret! Şüphesiz o, çok doğru bir elçiydi.(19:Meryem 56)

Ey inanıp güvenenler! Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun ve özü sözü doğru olanlarla birlikte olun. (9:Tevbe 119)

Cübbeli Ahmet'in İnsanları Yanıltması

Cübbeli Ahmet’in yaptığı en büyük aldatma radyoda, televizyonda canlı yayında başka konuşuyor, cemaatine ders yaptığı zaman başka konuşuyor. Cübbeli Ahmet radyo da televizyonda rabıtayı “Allah dostlarını düşünmek” olarak tanımlıyor hatta Allah’ın peygamberimize diğer peygamberleri düşün hatırla diyerek sanki rabıtaya delil gösteriyormuş gibi konuşuyor. Maide 35 de geçen “Allah’a ulaşmaya vesile arayın” ifadesinin en büyük vesilesi rabıtadır diyor. Bir diğer ayet “sadıklarla beraber olun” ayeti de rabıta için en büyük delil olduğunu söylüyor. Bunların hiç biri rabıtaya delil değildir çünkü Cübbeli Ahmet rabıtayı Allah dostlarını düşünmek olarak değil şeyhinin kalbinden kendi kalbine Allah'tan feyz aktığını hayal etmek olarak tanımlıyor, sayfanın üstünde bu tanımı gördün. Dolayısıyla Allah'ın peygamberimize diğer peygamberleri hatırla/düşün demesi rabıtaya hiçbir zaman delil olmaz. hatta ayeti çarpıtmaktır. Zaten ayetleri çarpıtmadan 500 sayfa peygamberimizin yapmadığı bir şeyi yazamazsın.

Tevbe 133. Ayetin Anlam Saptırması

Tevbe
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

119. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.

Bu ayetin rabıtaya nasıl delil olduğunu sorarsan; "Efendim biz her zaman mürşidimizle, evliyalarla beraber olamayız, Allah da bu ayette sıddıklarla beraber olun dediğine göre, o zaman mürşidimizle, evliyalarla beraber olamadığımız zamanlarda rabıta yaparak onlarla beraber olmuş oluruz." Aynen açıklamaları bu şekilde. Tevbe 119'u bu düşünceyle rabıtaya delil yapıyorlar. Ruhul Furkan'da geçen rabıta tanımını tekrar yazayım, bu ayet bu açıklamaya delil mi sen karar ver. "Rabıtanın en üstün derecesi, iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasına bakmaktır ... mürşidin ruhaniyetinin hayal hazinesine girip oradan kalbine ve derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp, senin de peşinden yavaş yavaş oraya aktığını ve indiğini hayal ederek, şeyhini, kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmemektir"

Maide 35. Ayetin Anlam Saptırması

Maide
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

35. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya bir vesile (iş/ibadet [namaz veya dua] ile bir fırsat) arayın ve O’nun izin verdiği şekilde, saldırganlara karşı cihat edin ki, kurtuluşa eresiniz.

Allah bu ayetle şeyhinizi gözünden kayboluncaya kadar düşünün ve kalbinden kalbinize Ben'den feyz aktığını hayal edin" demiş olabilir mi? Bu ayeti rabıtaya delil göstermek kendini Allah'ın yerine koymaktır çünkü Allah'ın vermediği anlamı tarikat ve cemaatler vermiştir. Allah kendisine vesilenin nasıl olacağını diğer ayetlerde açıklamış. Bir tanesi bu;

Kehf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

110. De ki:

“Ben de sizin gibi (ölümlü) bir insanım.

Yalnız bana ilâhınızın bir tek İlâh olduğu vahyolundu.

Artık her kim,

Rabbine (cennetine) kavuşmayı umuyorsa iyi bir iş yapsın.

Ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak etmesin!”

Alttaki ayete dikkat çekmek isterim. Kalpler şeyhleri düşünerek değil Allah’ı anarak huzur bulur.

Rad
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

28. Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.

29. İnanan ve faydalı bir işi en iyi şekilde (dürüstçe) yapanlar için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır

29. ayete dikkat edersen cennetin salih amellere bağlı olduğunu bir kez daha görebilirsin. Bir insanın tarikata ihtiyacı yoktur. İman edip salih amellerle ve başına gelenlere sabır etmiş olarak Allah’ın huzuruna dönebilmeye ihtiyacı vardır.

Din Adamlarını Rab Edinmeyin

Şirk bölümüne giriş yazısında bir ayetle bir hadis yazmıştım.

Tevbe
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

31. (Yahudiler) Allah’ı bırakıp hahamlarını; (Hrıstiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları herşeyden uzaktır.

"Durr-ül Mensur" adlı kitabın bir yerinde şöyle deniyor: Tirmizi'nin, İbn-i Munzır'ın, İbn-i Ebu Hatem'in, Ebu Şeyh'in, İbn-i Murdeveyh'in, Beyhaki'nin ve diğer hadis dergilerinin bildirdiklerine göre, sahabilerden Adiyy b. Hatem şöyle diyor; "Bir gün Peygamberimizin yanına gitmiştim. O sırada Tevbe suresinin `Onlar Allah dışında hahamlarını ve rahiplerini ilah edindiler' cümlesi ile başlayan ayetini okuyordu. Ayeti bitirince bana dönerek şöyle buyurdu: "Gerçi onlar hahamlarına ve rahiplerine tapınıyorlar, ibadet etmiyorlar. Fakat bu din adamları kendilerine bir şeyi helal kılınca o şeyi helal sayıyorlar, buna karşılık din adamları bir şeyi yasaklayınca onu haram kabul ediyorlar."

Cübbeli Ahmet’in rabıta ile ilgili söyledikleri ve cemaatının bunu uygulaması işte yukarıdaki ayet ve hadiste anlatılan olaydır. Bu insanları uyarınca tıpkı tarih boyunca müşriklerin peygamberlere verdiği cevabı veriyorlar. Müşrikler o zaman şöyle dermiş.

Lokman
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

20. Görmediniz mi? Allah göklerde ve yerde bulunanları size boyun eğdirmiştir. Zahir/görünen/açık ve batın/görünmeyen/gizli nimetlerini size bol bol vermiştir. Yine de insanlar içinde bir bilgiye dayanmaksızın, kılavuzu olmadan ve aydınlatıcı bir kitabı bulunmadan, Allah hakkında tartışan/mücadele eden kimseler vardır!

21. Onlara; “Allah’ın indirdiklerine uyun” denilince, “Hayır!” dediler. “Biz ancak, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeylere uyarız.” Şeytan onları, alevli azaba çağırıyor olsa da mı?!

Kula Kul Olursan Ahiretini Kaybedersin

Müslümanların problemlerinden biri de Kur’an’ı kendilerine söylenmiş kabul etmiyor. Özellikle tarikat tasavvuf ehline göre ayetlerin büyük çoğunluğu müşriklere, bir kısmı Yahudi ve Hristiyanlara söylendi. Zaten Kur’an geçmiş kavimleri, peygamberleri anlatan kıssalarla dolu. Müslümanlara ne kaldı? 5 farz. Öyle zannetsinler. Gerçekte kim kime kulluk ediyorsa alttaki ayetlerin muhatabıdır.

Zümer
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

14. De ki “Ben, bu dine bir şey katmadan sadece Allah’a kulluk ederim.

15. Haydi, Allah’tan önce neyi tercih ediyorsanız ona kulluk edin.” De ki “Asıl kaybedenler, (mezardan) kalkış günü kendini ve ailesini kaybedenlerdir.” Bilin ki apaçık hüsran işte budur.

16. Üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar olur. İşte Allah kullarının başına bunların gelebileceği uyarısında bulunmaktadır. Ey kullarım, benden çekinin.

17 Azgınlardan uzak duranlar, onlara kulluk etmeyip Allah’a yönelenler, işte onlar için müjde vardır. Sen kullarıma müjdeyi ver.

Örümceğin Evine Dikkat

Kur'an tarikat ve cemaatleri örümceğin evine benzetiyor. Örümcek ağı nasıl zayıfsa tarikat ve cemaatler de öyle zayıftır. Bu eve giren her şeyini kaybeder.

Ankebut
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)

41. Allah’tan önce velilere(dostlara) sarılanların durumu örümceğin durumuna benzer. Örümcek bir yuva edinir ama yuvaların en gevşeği örümcek yuvasıdır. Keşke bunu bilselerdi.

42. Allah onların, kendisiyle arasına neleri koyup yalvardıklarını bilir. Güçlü olan o, doğru karar veren odur.

43 Bunlar örnek olaylardır. Onları bütün insanlar için veriyoruz ama bilenler dışında hiç kimse onlara akıl yormaz.

Ayette bahsedilen bu örümcek sureye adını veren -Ankebut- Karadul'dur. Karadul adından da belli olacağı üzere çiftleşmek için erkek örümceği yuvasına çeker, çiftleşir sonra da öldürür. Tarikat ve cemaatler de aynı şekildir; müridleri kendine çeker önce beyinlerini yıkar sonra onlar şirke sokarak öldürmüş olur.

Allah'a Nasıl Vesile Aranır?

Tevbe 113 de geçen sadıklarla beraber olun şeyhlere uymayı gerektirir mi?

Rabıta Şirk Midir?