Oruç Nuh Peygamberden Beri Var
Nuh peygamberden beri aynı şeriat kurallarının geçerli olduğunu biliyor muydun?
Şura
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
13. “Allah Nuh’a ne emretmişse onu, sizin için bu dinin kuralı (şeriat) yapmıştır. [*] Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: “Bu dini ayakta tutun ve birbirinizden ayrı düşmeyin.” Senin çağırdığın şey müşriklere ağır gelir. Allah, bu dini tercih edeni kendi tarafına (yoluna) seçer ve O’na yöneleni doğruya yönlendirir.”
[*] Din fıtrattır (Rum 30/30). Adem’den Nuh’a kadar olan dönemde farklı din ve tabiat kanunlarının (fıtratın), Nuh’tan bugüne ise mevcut din ve tabiat kanunlarının geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, ibadetler, Allah’a karşı görev ve sorumluluklar, ortalama insan ömrü, hastalıklara karşı direnç, atmosferin kalınlığı ve oksijen miktarı gibi çok çeşitli kanunlar olabilir. Nuh Tufanı, ilimde buzul çağının sona ermesi olarak bilinmektedir. Buzul çağı ile şimdiki dönem arasındaki bu fıtrat ve din farklılığı insanların yaşam kurallarının (şeriatının) değişmesi sonucunu doğurmuştur.
Bu ayet ve açıklamadan anladığımız; demek ki Allah Adem’den Nuh peygambere kadar daha farklı bir şeriat belirledi. Nuh peygamberle beraber de farklı şeriata geçmiş. Demek ki namaz, zakat, oruç, infak, kurban vs ibadetler Nuh peygamberden beri var. Buradan anlıyoruz ki İslam 610 yılında başlayan bir din değdir. Allah Nuh peygamberden Muhammed peygambere kadar aynı şeriat kurallarını gönderdiği için bize orucu emreden ayette “sizden öncekilere yazıldığı şekliyle” vurgusu var.
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
183 - Ey inanıp güvenenler! Oruç, sizden öncekilere yazıldığı şekliyle size de yazıldı ki kendinizi koruyasınız.
184 - (Size yazılan oruç) sayılı günlerde tutulur. Sizden kim, hasta veya yolculuk halinde olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Orucu tutabilecek olanların[*] bir çaresizi doyuracak kadar fidye (fitre) vermesi de gerekir. Kim bir iyiliğin fazlasını yaparsa onun için iyi olur. Oruç tutmanızın ne kadar iyi olduğunu bilseniz, (hasta ve yolcu olmanıza rağmen) tutarsınız.
[*] Âyete göre oruç tutabilecek olan herkesin, bir çaresizi doyurması yani fitre vermesi gerekir. Abdullah b. Ömer demiş ki; “Allah’ın Elçisi, fıtır veya Ramazan sadakasını, erkeğe, kadına, hüre ve köleye, hurmadan bir sa’(3920 gr) veya arpadan bir sa’ olarak farz kıldı. İnsanlar bunu yarım sa’ buğdayla denkleştirdi.” (Buharî, Zekât 77)
185 - (Sayılı günler) Ramazan ayıdır. İnsanlara rehber olan ve rehberin açıklayıcı âyetlerinden oluşan Kur’ân’ın, o Furkan’ın indirildiği aydır. Sizden kim o ayı yaşarsa, oruçlu geçirsin. Kim de hasta yahut yolculuk halinde olursa, o günlerin sayısı kadar diğer günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bunlar, sayıyı tamamlamanız, (orucun bittiği gün) sizi buna yöneltmesine karşılık (Bayram namazında) Allah’ın yüceliğini seslendirmeniz ve ona karşı görevinizi yerine getirmeniz içindir.
187 - Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel içerikli konuşmalar yapmak size helal kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize ihanet ettiğinizi bildi de yüzünüze baktı ve sizi affetti. Artık onlarla birleşebilirsiniz. Allah’ın sizin için yazacağını (çocuk sahibi olmayı) isteyin. Fecrin olduğu tarafta, ak çizgi kara çizgiden size göre tam seçilinceye kadar yiyin, için; sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde itikâf halinde iken kadınlarınızla birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, onlara yaklaşmayın. Allah âyetlerini insanlara böyle açıklar ki kendilerini korusunlar.
Allah Neden Oruç Tutmamızı İster?
Klasik cevap "fakirlerin halini anlamak için oruç tutuyoruz." Allah bu yüzden oruç tutun demiyor. Takva sahibi olmak için oruç tutun diyor. Takva, kendini yanlışlardan korumak demek. Orucun farz olduğuu söyleyen Bakara yüz seksen üçün sonu bu yüzden “kendinizi koruyasınız” diye bitiyor. Allah, kendimizi yanlışlardan korumayı öğrenmemiz için oruç ibadeti tahsis etmiş.
Orucu bozan haller üçtür; yeme içme ve cinsel ilişki. Bu üçü bir insanın en temel ihtiyaçlarıdır. Oruçlu kişi Allah’ın rızası için imsak vaktinden akşama kadar en temel ihtiyaçlarını yapmadan durabiliyorsa, Allah’ın diğer yasaklarını normal zamanda hayli hayli yapmadan durabilir. Yalan söylememeyi düşünelim. Oruçluyken yalan söyleyebilir misin? Herkes oruçluyken bunlara biraz daha fazla dikkat eder ama Allah her zaman için yalan söylemememizi, doğru konuşmamızı istiyor.
Ahzab
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
70. Ey inanmış kimseler! Allah'tan çekinin ve doğru söz söyleyin.
71. O zaman Allah, işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah'a ve Elçisine boyun eğerse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.
Takva sahibi insanlar aynı zamanda Allah’tan çekinirler. Ayetlerde yazdığı gibi yaşamak isterler. O zaman bu ayete göre Allah'tan çekinmenin göstergesi doğru konuşmaktır. Oruçluyken veya değilken bir Müslüman yalan söyleyemez. Orucun aç kalmaktan öte bir eğitim olduğunu alttaki hadisten de görebiliyoruz.
Ebu Hureyre şöyle dedi: “Rasulullah ‘Herkim yalan söylemeyi ve onunla amel etmeyi terk etmezse Allah’ın onun yiyeceğini ve içeceğini bırakmasına ihtiyacı yoktur!’ buyurdu.” (Buhari 1775, Ebu Davud 2362, Tirmizi 707, İbni Mace 1689, İbni Hibban 3480, İbni Huzeyme 1995, Beyhaki 4/270, Begavi 1746, Ahmed 2/452, 505, Albânî Cami 6539)
Yine alttaki hadiste peygamberimiz oruçluyken nasıl davranmamız gerektiğini anlatmış
Ebu Hureyre şöyle dedi: “Rasulullah ‘Oruç kalkandır. Biriniz oruçlu olduğu zaman çirkin söz söylemesin, kabalık etmesin, cahillik de yapmasın! Bir kimse onunla dövüşür veya ona söverse, ben oruçluyum ben oruçluyum desin!’ buyurdu.” (Ebu Davud 2363, Müslim 1151/160)
Oruç bir eğitimdir. Allah için sabahtan akşama kadar yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden bile vaz geçebiliyorsan Allah’ın diğer yasaklarına uymakta sıkıntı çekmezsin. Sabahtan akşama aç susuz durmak mı kolay yalan söylemeden durmak mı? Diyelim ki normal zamanlarda ara sıra pembe yalanlar söyledin, dedikodu yaptın, bazen kibirli tavırların oldu, insanları beğenmedin vs vs Ramazan’da oruç tutarken ara sıra yaptığın bu yasakları yapmayacaksın ki oruç istenilen bilinci versin. Ramazan’dan sonra da orucun verdiği bilinçle bir daha yasaklanan şeyleri yapmayacaksın. Aksi taktirde boşuna aç ve susuz kaldın demektir.
Yine Ebu Hureyre'den rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah bu konuda şöyle buyurmuştur: "Nice oruçlu vardır ki, onun orucu sadece açlık (ve susuzluktur). Nice gece ibâdete kalkan vardır ki, onun bu kalkışı sadece uykusuzluktur.” (İbn Mâce, Sıyâm, 21)
Kimler Oruç Tutmayabilir?
Allah Bakara yüz seksen dörtte iki kişiye oruç tutmama ruhsatı vermiş;
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
185 - (Sayılı günler) Ramazan ayıdır. İnsanlara rehber olan ve rehberin açıklayıcı âyetlerinden oluşan Kur’ân’ın, o Furkan’ın indirildiği aydır. Sizden kim o ayı yaşarsa, oruçlu geçirsin. Kim de hasta yahut yolculuk halinde olursa, o günlerin sayısı kadar diğer günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bunlar, sayıyı tamamlamanız, (orucun bittiği gün) sizi buna yöneltmesine karşılık (Bayram namazında) Allah’ın yüceliğini seslendirmeniz ve ona karşı görevinizi yerine getirmeniz içindir.
Allah yolculuk ve hastalık kriterlerini bize bırakmış. Rahat bir yolculuk yapacaksan ve hafif bir hastalığın varsa orucu bırakmana gerek yok ama sıcakta ve fiziksel güç harcayacağın bir yolculuk yapacaksan ve ağır geçen bir hastalığın varsa Allah o günlerde oruç tutmama ruhsatı vermiş. Ayete dikkat edersen Allah, hastalık ve yolculuk sebebiyle tutmadığın oruçları “sayıyı tamamlamanız için” o günlerin sayısı kadar diğer günlerde tutsun diyor. Bunun anlamı şu; hasta oldun, diyelim beş gün oruç tutamadın, Ahirette diğer insanlara göre beş oruç sevabın az olmasın diye Allah Ramazan’dan sonra tutmadığın kadar orucu tutmana izin vermiş. Tutamadıklarını daha sonradan tutarsan Allah bütün Ramazan’ı oruçlu geçirdin sayacak. Herkesle aynı sevabı almış olacaksın. Bunlar Allah’ın bize olan merhametinden olsa gerek. “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez” diyor.
Adetli Kadınlar Oruç Tutabilir Mi?
Bu başlık çok tartışmalı bir konu. Ayetlerle geleneğin din anlayışı arasında büyük farklar var. Hadis denen metinler ayetlerin önüne geçirilmiş. Hadis ayrı ayetler ayrı şey söyleyemez. İslam’da iki başlı yapı yoktur. Peygamberimiz ayetler neyi emrettiyse onu uygulamıştır. Kur’an’ı Allah’ın açıkladığını hiç bir zaman unutma.
Hud
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
1. ELİF! LÂM! RÂ! Bu öyle bir kitaptır ki âyetleri hem muhkem kılınmış hem de doğru kararlar veren ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır.
2. Böyle olması, Allah’tan başkasına kul olmayasınız diyedir. Ben de o kitapla sizi uyaran ve müjdeleyen kişiyim.
Ayetin sonunda peygamberimiz “ben de o kitapla sizi uyaran ve müjdeleyen kişiyim” diyor. Allah oruçla ilgili kuralları belirlemiş ve “bu sınırlara yaklaşmayın” demiş. Dikkat edersen Allah “benim koyduğum sınırları aşmayın” demiyor “yaklaşmayın” diyor. Bu yüzden peygamberimizin oruçla ilgili ayetlerin hükümleri dışında bir düzenleme yapması mümkün değildir.
Adetlİ kadınlar Tevrat’ta “temiz” sayılmazdı. Temiz sayılması için bazı şeyler yapması gerekirdi. Oruç Müslümanlara farz olunca insanlar Yahudilerin uygulamalarını bildiği için peygamberimize sordular;
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
222. Sana kadınlardaki adet ve lohusalık kanamalarını soruyorlar. De ki: “O bir sıkıntıdır.” Kanama devam ederken onları rahat bırakın, temizleninceye kadar da yaklaşmayın. (Adet kanı kesilip) Tertemiz olduklarında onlara Allah'ın size buyurduğu yerden varın. Allah tevbe edenleri (hatasından tam olarak dönenleri) sever, temizlenenleri de sever.
223. Kadınlarınız sizin için ekim yeridir. Ekim yerinize hoşunuza giden şekilde varın,[1*] kendiniz için ön hazırlık yapın. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının ve O’nun karşısına çıkacağınızı bilin. Bunu (bu iyileştirmeyi), inananlara müjdele.[2*]
[1*] Ekim yeri, ürün alınan yerdir. Dölyatağından olmak şartıyla hoşa giden şekilde ilişkiye girilebilir.
[2*] Tevrat’a göre adetli ve lohusa kadın kirlidir, kanaması bitip üzerinden yedi gün geçmedikçe dokunduğu ve üstüne oturduğu her şey kirlenir. Ona veya onun dokunduğu şeylere dokunan da akşama kadar kirli kalır. O kadınla cinsel ilişki haramdır (Levililer 15/1933, 18/19). Bu âyetler, bu konuda sorulan sorulara cevap olarak inince Nebîmiz: “Onlarla aynı evde bulunun, ilişki dışında her şeyi yapın (Tahavî, Ahkam’ul-Kur’ân).” dedi. Âyete göre bu sadece bir sıkıntıdır. Sıkıntı da namaza engel değildir. “Müminler! Sarhoşsanız, ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa 4/43) buyurulması namazla ilgili tek yasağın sarhoşluk olduğunu gösterir. Orucu bozan yeme içme ve cinsel ilişkinin de adet görme ile bir ilgisi yoktur. Bu yüzden Adetli kadın, namazını kılmalı ve orucunu tutmalıdır. Bu konuda yasak koyan mezhepler, önceki durumdan etkilenmiş olabilirler.
Müslümanlar İslam’ın 610 yılında başladığını zannettiği için üstteki “sana kadınlardaki adet ve lohusalık kanamalarını soruyorlar” ve benzeri ayetlerdeki neden soru sorulduğunu doğru değerlendiremiyorlar. Bu ayetler Medine’de indi. Müslümanlar Yahudilerin namaz kılıp, oruç tuttuğunu biliyordu, görüyordu. Dahası Yahudi kadınların dini hükümleri yerine getirirken neyi yapıp neyi yapmadıklarını çok iyi biliyorlardı. O yüzden peygamberimize adet dönemi hakkında soru sordular. Allah önceki ümmetin uygulamalarını biraz değiştirdi, cinsel ilişki yasağı devam etti, ibadet etmede sınırlama getirilmedi. Peygamberimize ne yapacaklarını sordukları Bakara iki yüz yirmi üçüncü ayetin sonu “Bunu (bu iyileştirmeyi), inananlara müjdele” diye bitiyor. Müslümanlar bu ifadeye hiç dikkat etmemiş. Allah adetli kadınlara cinsel ilişki yasağı dışında başka bir yasak olmadığına müjde veriyor. Peygamberimize “insanlara bunu müjdele” diyor. Biraz ileride daha ayrıntılı açıklama göstereceğim. Önce geleneğin bu konudaki görüşünü göstereyim;
Geleneğin Görüşü
Kadınlar adet döneminde oruç tutmazlar ve namaz kılmazlar. Daha sonra kılamadıkları bu namazları kaza da etmezler, ancak tutamadıkları oruçları kaza ederler.
Adet gören kadının namazı sonradan bile kılamaması ama orucu sonradan kaza etmesi hadis denen metinlerden geliyor. Allah orucun kurallarını belirlemişken peygamber bu kuralları değiştiremez. Hadis denen metinler bunlar;
İmam Buhârî, Ebu’z-Zinad’ın şöyle dediğini nakleder: “Sünnetler ve hakkın çeşitli şekilleri (şer’î hükümler), çoğu kez insan aklının kavrayamayacağı şekilde gelir. Müslümanların ona uymaktan başka çaresi yoktur. Meselâ hayızlı kadın orucu kaza eder de namazı kaza etmez.” (Buhârî, Savm 41)
Muâze adında bir hanım Hz. Aişe’ye gelerek “neden âdet gören bir kadın temizlendikten sonra âdet günlerinde kılamadığı namazları kaza etmiyor da tutamadığı oruçları kaza ediyor?’’ diye sordu Hz. Aişe “sen Harûriye’den misin?” dedi. Kadın “hayır, Harûriye’den değilim, ama öğrenmek için soruyorum.” dedi.Bunun üzerine Hz. Aişe: “Vaktiyle bu iş bizim başımıza geldiğinde orucu kaza etmekle emrolunduk, namazın kazası ile emrolunmadık.” dedi. (İbni Mâce, Taharet 119)
Bizim derdimiz bir değil, bin. Problemlerimizden biri de peygamberimiz öldükten yüz yüz elli yıl kadar sonra kelimelerin anlamları değiştirilmiş. Onlardan biri de üstteki hadiste geçen “kaza” kelimesidir. Hadisteki “orucu kaza etmekle emrolunduk” cümlesindeki kaza’ya “daha sonradan yapma” anlamı verilmiş. ( ضي kadâ ) Kaza bir şeyi vaktinde yapmak anlamındadır. Mesela İbn Fâris’in en önemli eserlerinden biri Arapça sözlük olan Mekâyis’a bakarsan kaza'nın bir işi zamanında yapma anlamına geldiğini görebilirsin. Buna göre Hz Aişe’nin “orucu kaza etmekle emrolunduk” demesi adetliyken orucu tuttuklarını gösterir. Ama hadiste namazla ilgili söylenen Kur’an’a uymuyor. Allah savaş varken bile namazı erteletmemiş, kısaltarak kıldırmıştır. Namaz konusunu bir sonraki bölümde ele alacağım.
İslam’da İki Başlı Yapı Yoktur
Allah ve peygamberimizin iki farklı uygulama yapması mümkün değildir. Allah orucu bozan şeylerin yeme, içme ve cinsel ilişki olduğunu söylemiş. Aç fıkıh kitaplarına bak, bir kadın iftara on dakika kala adet görse orucunun bozulacağı yazıyor. Bu kadın yeme, içme ve cinsel ilişkide bulunmadı, nasıl bozuldu orucu? Bakara suresinde -baş tarafta yazdığım ayetler- oruçla kimin tutup kimin tutamayacağından, ne zaman başlayıp ne zaman biteceğine kadar orucu detaylı bir şekilde anlatmış. Sınırları belirlemiş. Yüz seksen yedinci ayette de Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, onlara yaklaşmayın demiş. Bir peygamber Allah’ın oruçla ilgili bu açıklamalarını değiştiremez. Ekleme, çıkarma yapamaz. Buradan da hadiste geçen “kaza” kelimesinin anlamının sonradan değiştirildiğini anlayabilirsin. Ahkaf dokuzuncu ayette Allah peygamberimize şöyle söylemesini istemiş;Ahkaf
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
9. Ey Muhammed! De ki: “Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
Nuh peygamberden beri aynı şeriat geçerli. Bu yüzden Müslümanlar Medine’deki Yahudilerin nasıl oruç tuttuğunu biliyordu. Bu yüzden adet döneminde ne yapacaklarını sordular. Peygamberimiz de Bakara 183-187. ayetlerde ne vahyedildiyse onu söyledi. Ahkaf dokuzuncu ayette peygamberimiz “ben ancak bana vahyedilene tabi oluyorum” demesine rağmen kadınların nasıl oruç tutacağını yeniden mi düzenledi? Böyle bir şey mümkün değil. Anla işte, geleneğin kadınlara adet döneminde namaz kıldırmayı ve oruç tutmayı yasaklamasının dayanağı uydurma hadisler ve “kaza” gibi anlamı sonradan değiştirilmiş kelimeler. Bu yaşadığımız din Mezheplerin dinidir, Allah’ın dini değil. Biz böyle yazıp konuştuğumuzda bize sapık diyorlar ama asıl gerçek; adetli kadınların oruç tutamayacağını, namaz kılamayacağını söyleyenler Allah’a iftira etmiş oluyor. Hiç biri bunun farkında değil. Ahirette bunun ne kadar ciddi sonuçları olacak alttaki ayetten görebilirsin.
Hud
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
18. Allah`a karşı yalan uydurandan daha zâlim kimdir? Bunlar Rabblerine sunulurlar ve tanıklar da, “Rabblerine karşı yalan söyleyenler bunlardır” derler. Biliniz ki, Allah`ın laneti zâlimler üzerinedir.
Adetli kadınlar namaz kılamaz, oruç tutamaz diyen ve Dini Allah’ın sınırlarının dışına çıkaranlar ahirette Allah’a sunulacaklar, adetli kadınların namaz kılabileceğini, oruç tutabileceğini söyleyen hocalar da tanıklık yapacaklar; “senin dinini yaşanmaz hale getirenler bu hocalardır” diyecekler.
Adet Görmek Hastalık Mıdır?
Bakara 183-187. ayetlerde adetli kadının oruç tutamayacağına dair bir yasak yok. Allah oruç tutmama ruhsatını bir tek hastalara ve yolculara vermiş ama tutamadığı günleri daha sonra tutmasını da söylemiş. Adet görmek bir hastalık değildir. Aksine kadınların vücutlarının normal fizyolojisidir. Bir kadın adet görüyorum diye doktora gidiyor mu? Ama adet görmüyorum diye giden çok. Adet görmemek bir hastalıktır ama adet görmek değildir. Allah’ın oruca koyduğu sınırlarda adet görme olmadığına göre o zaman adetli kadınlara “oruç tutamazsın” denemez. Ama adet görme dönemi kadınlarda ağrılı, sıkıntılı bir dönem olduğundan bu durumda kadınlar orucu tutamayacak kadar rahatsızlık hissediyorsa bu durumda “tutmayabilirsin” denmeli çünkü ayet “oruca gücü yetenler” diyor. Buna karşılık adet döneminde hiç bir rahatsızlık duymayan, oruca gücü olduğunu söyleyen kadınlara da “tutamazsın” diyemezsin. Adet görmenin ne demek olduğunu erkekler bilemeyeceği için burada erkeklere söz düşmez. Adetliyken oruç tutup tutamayacağı kararını kadınlar vermeli.
Oruç Konusunda Yapılan Nesih
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde nesih şöyle tanımlanmış;
Sözlükte “ortadan kaldırmak; nakletmek, beyan etmek” mânalarına gelen nesh kelimesi terim olarak şer‘î bir hükmün daha sonra gelen şer‘î bir delille kaldırılmasını ifade eder.
Allah bir hükmü kaldırıp yerine yenisini getirmenin ölçüsünü şöyle belirlemiş;
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
106. Bir âyeti nesh eder veya unutturursak, yerine ya daha hayırlısını ya da dengini getiririz.[*] Bilmez misin, her şeye bir ölçü koyan Allah’tır.
[*] Nesih sözlükte, iki belgeyi yan yana getirip birindeki yazıyı diğerine aktarmak veya bir şeyi kaldırıp yerine başkasını koymaktır. Nesih ya aynısıyla ya da daha iyisiyle olur. Allah, önceki kitapların hükümleri son kitabında aynen korumuş ve şöyle demiştir: “Allah, Nuh’a buyurduğunu sizin için bu dinin şeriatı yapmıştır. Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: Bu dini ayakta tutun, o konuda ayrılığa düşmeyin...” (Şûrâ 42/13)
Allah, kitapların bazı hükümlerini Kur’ân’a almamış ve şöyle demiştir: “Ey Ehl-i Kitap, Kitap’tan gizlediğiniz birçok şeyi size açıklayan birçoğuna da dokunmayan Elçimiz geldi. Size Allah’tan bir nur ve açık bir kitap geldi.” (Maide 5/15) Önceki kitapların bazı hükümleri de daha iyisi ile değiştirilmiştir. Mesela Müslümanlara orucu, önceki ümmetler gibi tutarken (bkz. Bakara 2/183) daha sonra bazı hafifletmeler yapılmıştır ( bkz. Bakara 2/187).
Allah Bakara yüz seksen üçte “oruç, sizden öncekilere yazıldığı şekliyle size de yazıldı” demiş fakat öyle anlaşılıyor ki yüz seksen yedinci ayette daha sonradan bir hafifletme yapmış. Ayetin baş tarafı şöyle; Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel içerikli konuşmalar yapmak size helal kılındı.Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize ihanet ettiğinizi bildi de yüzünüze baktı ve sizi affetti. Artık onlarla birleşebilirsiniz. Bu ayetten anlıyoruz ki Nuh peygamberden beri oruç tutulan ayda gündüz cinsel ilişki yasak olduğu gibi gece de yasakmış. Ayette Allah kendinize ihanet ettiğinizi bildi de yüzünüze baktı ve sizi affetti diyor. Demek ki Müslümanlar oruç gecelerinde cinsel ilişki yasağına uyamamış, Allah öncekilere gece uyguladığı cinsel ilişki yasağını nesh etmiş Artık onlarla birleşebilirsiniz demiş. Buna hayırlısıyla nesih deniyor. Adetli kadınlarla ilgili neshi ve orucu Abdülaziz Bayındır’ın makalesinden göstereceğim. Makalede Tevrat’taki adetli kadınlarla ilgili hükümleri görebilirsin.
---------- alıntı başlangıcı ----------
Âdetli ve Lohusa Kadın ile İlgili Nesih
Nesih sözlükte, bir kitaba diğerindeki bilgiyi aktarma veya bir şeyi uygulamadan kaldırıp yerine başka bir şey koyma anlamlarına gelir. Neshin tarifini veren âyet şudur:
Biz bir âyeti nesheder veya unutturursak, yerine daha hayırlısını ya da dengini getiririz. Bilmez misin, Allah her şeye bir ölçü koyar.” (Bakara 2/106)
Adet ve lohusalık kanaması gören kadınla ilgili olarak Tevrat’ta yer olan hükümlerin önemli bir kısmı da Kur’ân ile kaldırılmış, sadece ilişki yasağı devam ettirilmiştir.
Tevrat’a Göre Adet ve Lohusalık Kanaması
Elimizdeki Tevrat’ta adet ve lohusalık kanaması gören kadınla ilgili hükümler şöyledir:
“Âdet gördüğü için kan kaybeden kadın yedi gün kirli sayılacak. Ona dokunan da akşama kadar kirli sayılacak. Âdet gördüğü günlerde kadının üzerinde yattığı ya da oturduğu her şey kirli sayılacaktır. Kim kadının yatağına dokunursa, giysilerini yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar kirli sayılacaktır. Kim kadının üzerine oturduğu herhangi bir şeye dokunursa, o da giysilerini yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar kirli sayılacaktır. Kadının yatağındaki ya da oturduğu şeyin üzerindeki herhangi bir eşyaya dokunan herkes akşama kadar kirli sayılacaktır. Âdet gören kadının kirliliği onunla yatan adama da bulaşır. Adam yedi gün kirli kalır ve yattığı her yatak kirli sayılır. «Eğer bir kadının âdet günleri dışında uzun süreli bir kanaması varsa ya da kanaması âdet günlerinden sonra da devam ediyorsa, kanaması olduğu sürece âdet günlerinde olduğu gibi kirli sayılır. Kanaması olduğu sürece, âdet günlerinde olduğu gibi, yattığı her yatak ve üzerine oturduğu her şey kirli sayılacaktır. Kim bunlara dokunursa kirli sayılacak. Giysilerini yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar kirli kalacaktır. Ama kanama durursa, kadın yedi gün bekleyecek, sonra temiz sayılacaktır. Sekizinci gün iki kumru ya da iki güvercin alıp Buluşma Çadırı’nın giriş bölümüne getirecek ve bunları kâhine verecek. Kâhin birini günah sunusu, ötekini yakmalık sunu olarak sunacak. Böylece kadını kanamasından doğan kirlilikten RAB’bin huzurunda arıtacak. «İsrail halkını kirliliğinden arındıracaksın. Öyle ki, aralarında bulunan konutumu kirletip kirlilik içinde ölmesinler.» Akıntısı olan, boşalarak kirlenen adam, âdet gören kadın, akıntısı olan erkek ya da kadın ve kirli sayılan kadınla yatan erkekle ilgili yasa budur.” (Levililer 15/19-33)
Adet gördüğü için kirli sayılan bir kadınla cinsel ilişki kurmayacaksın. (Levililer 18/19).
Müslümanlar Tevrat’a uyarlardı. İlâhî kitapların tamamına inanma zorunluluğu vardır. Allah Teâlâ şöyle demiştir:
“De ki ‘Biz Allah’a inandık ve güvendik. Bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilene; Nebîlere Rableri tarafından ne verilmişse hepsine inandık. Hiçbirini diğerinden ayırmayız. Biz ona (o kitaplarda olana) teslim olmuş kimseleriz.’ (İşte İslam budur.) Kim bu İslam’dan başka bir din arayışına girerse asla kabul edilmez. O, ahirette, kaybedenlerden olur.”(Al-i İmrân 3/84-85)
Allah Teâlâ, Mekke’de indirdiği En’âm suresinin 83-89. ayetlerinde; Musa ve Harun aleyhisselam da dâhil 18 nebîyi saymış, onların babalarından, kardeşlerinden ve soylarından kimseleri de seçtiğini bildirerek her birine kitap ve hikmet verdiğini açıklamış ve şöyle demiştir:
“Bunlar, Allah’ın rehber (kitap) verdiği kimselerdir; sen de onların rehberine uy.”(En’am 6/90)
Bu ayet gereği ilk Müslümanlar Tevrat’tan sorumlu oldukları için Medine’de Yahudilerin, adetli ve lohusa kadınlara karşı tavırlarını görünce konuyu Nebî’mize sordular ve şu ayetler indi: Sana kadınlardaki âdet ve lohusalık kanamalarını soruyorlar. De ki: “O bir sıkıntıdır.” Kanama süresince onlardan uzak durun, temizleninceye kadar da yaklaşmayın. Tertemiz olunca onlara Allah’ın size buyurduğu yerden varın. Allah tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever. Kadınlarınız sizin için ekim yeridir. Ekim yerinize hoşunuza giden şekilde varın, kendiniz için ön hazırlık yapın. Allah’tan çekinerek korunun ve bilin ki O’nun huzuruna çıkarılacaksınız. Bunu (bu iyileştirmeyi), inananlara müjdele. (Bakara 2/222-223)
Adetli kadınla cinsel ilişki dışındaki yasaklar kaldırıldığı için âyetler şu ifade ile bitmektedir:
“Bunu (bu iyileştirmeyi), inananlara müjdele”
Bunun üzerine Nebî’mizin şöyle dediği bildirilmiştir:
“Cinsel ilişki dışında her şeyi yapabilirsiniz.” (Müslim, Hayz, 16-302, Ebu Davud Tahâre, 258)
Tevrat’ta, adetli veya lohusa kadının ibadeti ile ilgili yasak yoktur. Eğer olsa veya yeni bir yasak gelseydi, nesih kuralı gereği, Kur’an’da açıkça yer alırdı. Böyle olmadığına göre bazı rivayetlere dayanıp adetli kadının namazı, orucu ve eline Kur’an’ı alıp okuması ile ilgili yasak koymak, gerçeği bırakıp zanna uymaktan baka bir şey değildir. Allah Teala şöyle demiştir:
(De ki) “Allah’tan başka hakem mi ararım?” Kitap’ı size açıklanmış yapıda indiren O’dur. Kendilerine Kitap verdiklerimiz bilirler ki bu, Rabbin tarafından tümüyle gerçekleri gösterecek şekilde indirilmiştir. Sakın şüpheye kapılanlardan olma. Rabbinin sözü, doğruluk ve denge bakımından tamamlanmıştır. Artık O’nun kelimelerini değiştirecek biri yoktur. O dinler ve bilir. Yeryüzündekilerin çoğuna uyacak olsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, sadece zanna (kesin olmayan bilgilere) göre hareket ederler. Onlar, sadece tahmin yürütürler. Rabbin kendi yolundan sapanı daha iyi bilir. O, yola gelmiş olanı da daha iyi bilir.(En’am 6/114-117)
ÂDETLİ KADININ ORUCU
Oruc’un Arapçası sıyam= صِيام yani kendini, yeme, içme ve cinsel ilişkiden engellemedir. Bunların açıklandığı âyette şöyle denmiştir:
“Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; onlara yaklaşmayın.” (Bakara 2/187)
Allah Teâlâ, “Sizden kim Ramazanı yaşarsa onu oruçlu geçirsin.”(Bakara 2/185) dediği halde bazı rivayetlere dayanarak yeme, içme ve cinsel ilişki tanımına girmeyen âdet kanının orucu bozduğunu söylemek sınırları aşmaktan başka bir anlam taşımaz. Bu sebeple bir kadın, adet gördüğü için orucunu terk edemez. Adet günlerinde hastalanıyorsa, adetli olduğu için değil de hasta olduğu için orucunu kazaya bırakabilir.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır
----------- alıntı sonu -----------
Adetli kadınlar namaz kılıp oruç tutmalıdır. (20 Dakika)
Bu video biraz uzun ama dinlemeni tavsiye ederim. Adetli kadınların neden namaz kılması, oruç tutmaya gücü olursa tutması gerektiğini detaylı anlatmış.
Oruca Nasıl Niyet Edilir? (2 Dakika)
Bu soru çok soruluyormuş.
Ramazanda Oruç Tutmayıp Yerine Fidye Para Verilse Olur Mu? (7 Dakika)
Bunun cevabı Bakara yüz seksen dördüncü ayette ama bu ayetteki ifadeye yanlış tercüme ediyorlar.
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
184. (Size yazılan oruç) sayılı günlerde tutulur. Sizden kim, hasta veya yolculuk halinde olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Orucu tutabilecek olanların[*] bir çaresizi doyuracak kadar fidye (fitre) vermesi de gerekir. Kim bir iyiliğin fazlasını yaparsa onun için iyi olur. Oruç tutmanızın ne kadar iyi olduğunu bilseniz, (hasta ve yolcu olmanıza rağmen) tutarsınız. (2: 184)
[*] Âyete göre oruç tutabilecek olan herkesin, bir çaresizi doyurması yani fitre vermesi gerekir. Abdullah b. Ömer demiş ki; “Allah’ın Elçisi, fıtır veya Ramazan sadakasını, erkeğe, kadına, hüre ve köleye, hurmadan bir sa’(3920 gr) veya arpadan bir sa’ olarak farz kıldı. İnsanlar bunu yarım sa’ buğdayla denkleştirdi.” (Buharî, Zekât 77)
Bu ayeti “orucu tutamayanların fidye vermesi gerekir” diye tercüme ediyorlar. Buna göre oruca gücü yetmeyenler para karşılığı oruçtan muaf olabiliyor. Bu teknik bir konu. İstersen Bayındır hocadan açıklama dinleyebilirsin.
61 Gün Oruç Kefareti Doğru Mu? (4 Dakika)
Videoda zıhar kelimesi geçiyor. Zıhar, bir kimsenin karısına "sen bana anamın sırtı gibisin" diyerek, onu kendisine haram kılması demek. Cahiliyede Araplar böyle diyerek eşleriyle ayrılmaz ama ilişkilerini kesermiş. İslam bunu kaldırdı. Kim bunu yaparsa tekrar karısıyla beraber olabilmek için kefaret ödemek durumundadır. Mücadele suresinde üç ve dördüncü ayetlerde o kişinin bir köle azâd etmesi, bunu bulamaması halinde 60 gün peş peşe oruç tutması, buna da güç yetiremez ise 60 fakiri doyurması gerektiği yazıyor. Gördüğün üzere 60 gün oruç kefareti zıharda var. Bunu oruca monte etmişler çünkü o dönem bir adam Ramazan'da zıhar yapmış. Gerisini Abdülaziz hocadan dinle.